Cuma, Aralık 01, 2006

savaşlar ikiye ayrılır bana göre dedi
küçük savaşlar vardır...
Afganistan'daki savaş...Irak savaşı...bunlar küçük savaştır...

sonra gözlerini bana dikti...
yüzünü yaklaştırdı ve fısıldayarak:
ama aslında senin içinde
kimsenin tahmin edemeyeceği bir savaş vardır
ve asıl büyük savaş budur...

we hardly knew what you were capable of doing..
so why don't you give it a try?

ben yalnızca başımı sallayabildim...bir şey diyemedim...
sonra sordu...
hayatın anlamını arayan var mı...
ben elimi hafiften kaldırdım...
ama çok hafif...ben buradayım türünden el kaldırmalardan değildi...

sonra, peki nasıl daha başarılı olurum sorusunu soran var mı dedi...
salonun %95i el kaldırdı...

çok normal bir durumdu aslında...
1. soruya en çok el kaldıran üniversite ODTÜ olmuş
2. soruya en çok el kaldıran üniversite ise Boğaziçi...
ikisine de şaşırmadım
siz hangisine kaldırırdınız?

sorularına devam etti...
ben dünyayı değiştirebilirim diyen var mı?
elim çok kararsız kaldı, yine yarım el kaldırdım çok hafif...

oh you'll learn about it...
you harvest till you can't make no more

sonra yine bir farkındalık...
herşeyi yarım yapıyorum
herkesi yarım sevip
yarım yaşıyorum...

all that's eating inside
all that's eating inside

geçen Tarih dersinde, hoca sordu "şiir yazanınız var mı?" tüm amfiye
benim elim yarım kalktı...
değer verdiğim bir arkadaşım kızdı bana...
elini neden daha yukarı kaldırmıyorsun...
neden yukarı kaldırıyım ki?...
yazdığın şiirleri düşününce, dedi...

sonra bir gülümseme aldı beni elimde olmadan...
şiir hakkında söylenmiş en güzel cümleyi hatırladım:
We don't read and write poetry because it's cute. We read and write poetry because we are members of the human race. And the human race is filled with passion. Medicine, law, business, engineering, these are all noble pursuits, and necessary to sustain life. But poetry, beauty, romance, love, these are what we stay alive for...(dead poets society)

sonra yarım kaldı yine bu güzel his...
ben küçük ellerimin yarımlığında kaldım yine...
sonra yakınma diyorum kendime madem tam değilsin...
tam olmak için de bir şey yapmıyorsun
sonra diyorsun hayatın tam içinde olmak isterken onu dışarıdan izliyorum...
yarım kalkan ellerde kal o zaman

kızıyorum kendime...

can't take no more
can't take no more
can't take no more

(the gathering, you'll learn about it)

6 yorum:

Adsız dedi ki...

carpe diem.. :) sözcükler ardarda pek bir anlamlı pek bir güzel mi olmu ne sanki...

Emir Bey dedi ki...

ben dünyayı değiştirebilirim sen de değiştirebilirsin!

maria dedi ki...

?:
teşekkürler:)
emir bey:
evet!!!

Adsız dedi ki...

Her şey, o daha,dünyaya "ben varım ve ben sana değil; sen bana aitsin demeye korkan küçük ellerde...

Adsız dedi ki...

Bir de şu blog olayını çözebilsem:) En son yazan anonymous benim.. Tuğçe..

maria dedi ki...

tuçe:
:)